03.02.2016 sabah 09.20 ‘de Sabiha
Gökçen Havaalanından Rovaniemi ’ye gitmek üzere Jolly Tur aracılığıyla Bin Tour
organizasyonuyla Türkiye’nin değişik yer ve turlarından 180 kişi birlikte bu
yola çıktık .Grubumuz Rovaniemi ’ye ilk direk uçuşu gerçekleştirecekti fakat
pistin inişe uygun olmaması sebebiyle Oulu Havaalanına indik .
Normal uçuş süremiz 4 saat 10 dak idi. Havaalanında pasaport memuru olmadığı için dört saat uçak içinde bekledikten sonra ~ 40 dakika uçarak Rovaniemi ’ye ulaşabildik.
Pist gerçekten değil uçak inişine
yürümeye bile uygun değildi
|
Pasaport kontrolü için girdiğimiz bölüm bana hemen zevk vermeye başladı. Tavanda ren geyiklerinin çektiği bir kızak ve etrafta atmosfere uygun süslemeler mevcuttu. Otobüslere doğru yürürken karşımıza gene ışıl ışıl yanan ren geyikleri heykelleri çıktı.
Finlandiya gelir düzeyi oldukça yüksek
bir ülke. Asgari ücreti 1500 €.Başkenti Helsinki ve Helsinkide iki milyon kişi
yaşıyor.
Lapland de toplam 180.000 kişi yaşarken buna karşılık 200.000 geyik var. Rovaniemi de ise 30.000 kişi yaşıyor. Yollar buz olmasına rağmen hiçbir araba kaymıyor ve zincir takmıyorlar.
Lastikleri bizim kış lastiklerimizden daha derin oyuklara sahip. Otobüsümüzün lastiklerinde ise zımba gibi bir şeyler takılı idi. Halkın epeyce bir kısmı bisiklet kullanıyor.
Bu ülkede hırsızlık olayı da yokmuş. Bayanlar bile sokaktaki karların temizlenmesinde görev alıyordu. Yolda yürürken dört gün boyunca biz de kaymadık ve kayan birini de görmedik. Bizim gittiğimiz tarih itibariyle hava sabah 9:00 civarı aydınlanıyor ve akşamüzeri 16:00 civarı kararıyordu. Bu tarihten itibaren günler daha da geç kararacak. Karlar nisan ayı gibi bitiyormuş. Şehrin ortasından Unest Nehri geçiyor ki bu nehrin de çoğu donmuştu.
Finlandiya halkına Samiler deniyormuş. Rusya’daki
Ekim Devrimi’nden sonra Finlandiya bağımsız olmuş.
Şehir ızgara sistemi dedikleri birbirini dik kesen bir kareden oluşuyor ve çok ufak.24 saat açık marketleri mevcut. Her ülkenin mutfağı hemen hemen var. Halkı İngilizceyi iyi konuşuyor. Eğer ufak gösteriyorsanız ve gittiğiniz restoran da alkol almak istiyorsanız muhakkak orijinal pasaportu görmek istiyor ki biz bu durumu kızımda yaşadık.
Ayrıca Berry Juice diye sıcak meyve suyu ikram ediyorlar ki bunu birçok kere değişik yerlerde ikram ettiler ve biz oldukça beğendik. Hatta marketten konsantresini bile aldık. Arzu eden oradan ekstra içki de alıp içebiliyordu. Çadırın biraz ilerisinde kuzey kutup çizgisini temsil eden bir tabela var. Bu tabelayı geçince sınırı geçmiş oluyorsunuz.
Geyikleri kullanmak için kısa bir eğitim verdiler ama zaten kullanımı çok kolay. Tabi bunda da her şeyde olduğu gibi kurallara uymanız lazım. İki kişi kızağın içine oturuyorsun ve elini kolunu dışarı çıkarmaman lazım. İpi tutuyorsun ve önündekiyle kısa bir mesafe bırakarak gidiyorsun. Eğer geyik yolda yemek için durursa deh, çüş veya herhangi bir sesle sesleniyorsun zaten ilerliyor. Bu aktivitenin sonunda geyik sürme sertifikası aldık.
Hava karardığı için her yer renk renk ışıklarla oldukça egzotik bir ortam. Noel Baba’nın evini ziyaret ettik.
Saat 17.00 ‘ de sıcaklık: - 13 derece
05.02.2016 09.00 ‘ daki sıcaklık: - 13 derece
Otobüs ile 120 km uzaklıktaki
Kemi ’ye gittik. Her zamanki gibi yoldaki manzara hepimizi büyüledi.
Bizim turda İz TV ‘ den iki arkadaşta vardı. Yaptıkları bütün çekimler mart ayında yayınlanacakmış. Kemi, Rovaneime ‘den daha ufak Baltık Denizi ‘ ne kıyısı olan bir liman şehri. Baltık Denizi’ nin içinde demir olduğu için rengi kızıl kahveymiş. Kemi ’nin ,
Google için yazın çekilen resimlerini yüklüyorlarmış. Limana gelince birbirine çok yakın üç müze var. Müzelerden biri buz otelin yapımını gösteren resimlerin sergilendiği ve bu yıl ilk defa açılan bir müze.
Bu müzede temsili buzkıran gemisi ve dalgıç kıyafeti de var. Buzkıran gemisi için iki yıl öncesinden rezervasyon yapmak gerekiyormuş ve sadece 90 kişi alıyormuş. Fiyatı: 500 €. Bu yıl ocak ayında istenilen düzeyde deniz donmadığı için sefer ertelenmiş. Bu müzede tuvalet ücretsiz.
Hemen yanında Gemstone ( mücevher müzesi) var. İçinde bölgeden çıkarılan değerli taşlarla yapılan takılar ve taş çeşitleri var. İki katlı şirin bir müze.
Son olarak da Snow Castle (Kar Otel) ‘ i büyük bir zevkle geziyorsunuz. Bu otel 1996 yılından beri her yıl tekrar yapılıyormuş. Yapımı yaklaşık üç ay sürüyormuş ve 20 ocakta tamamlanıyormuş. İçinde standart odaların olduğu bir bölüm var. Bu odalara ancak eğilerek girebiliyorsunuz buzdan yatak dışında hiçbir şey yok ve çok ufak. Bir de konseptli odaların olduğu bölüm var ki burada odalar geniş , eğilmenize gerek yok ve gene buzdan yatak var.
Buralarda özel tulumlar içinde kalıyorsunuz. Eşyalarınız ayrı bir yerde ve cep telefonunuzu istiyorsanız içinize sokmanız gerekiyormuş.
En önemli sorun da gece tuvaletiniz gelirse tuvalet dışarıda ve epey uzakta. Bu odalar toplantı salonu gibi bir bölgeye açılıyor.
Buradan da restaurantlara ve bara
ulaşıyorsunuz. Yemek yemek için iki gün öncesinden sipariş vermeniz gerekiyor.
Gelmişken buz bardakta bir şey içelim derseniz de sadece bardağı kullanma
bedeli 13.00 € ödemeniz gerekiyor. İsterseniz normal bardaklarda başka şeyler
içebilirsiniz.
Bu yıl otelin içinde çocukların kayması için özel bir bölüm yapmışlar. Tahmin ettiğiniz gibi bu otelde kalmak oldukça pahalı.
Snow Castle ve Gemstone Müze turu: 60. 00 € / kişi
Otelden çıkınca buz tutmuş Baltık Denizi ‘ nin üzerinde yürüdük.
Gezinin gene en zevkli turlarından biri daha olan Snowmobil turu. Biz bu turu gece yaptık ve iyi ki öyle olmuş ortam son derece güzeldi. Yaşınız kaç olursa olsun katılabilirsiniz ve inanamayacağınız kadar zevkli. Her zaman ki gibi uzun bir eğitim aldık ama üzerine binince 45 saniyede olayı çözüyorsunuz. Zaten son derece güvenli gazdan elinizi çekince araç duruyor . Belinize bağlı anahtar çıkarsa gene araç duruyor. Bunu kullanabilmek için gün içinde asla içki içmemiş ,hamile olmamanız, epilepsi hastası olmamanız,ehliyetinizin olması vb. kuralları var ki bunlar doğru kurallar. Araca iki kişi biniyor ama öndeki kullanıyor. Tek sıra halinde önünüzdeki ile belli bir mesafe ile gidiyorsunuz. Donmuş gölde ve ağaçların arasında bir saatlik müthiş bir yolculuk yapıyorsunuz. Dönüş yolunda gene sıcak berry ikram ediyorlar. Çocuklar ise önden giden rehberin arkasındaki kızakta battaniye içinde seyahat ediyorlar. Bu gezide muhakkak çok sıkı giyinmek gerekiyor kendi polar maskeniz kaskın içinde sizi terletiyormuş o yüzden onlar pamuklusunu veriyorlar. Yolun bozukluğuna göre zıplamanız artıyor. Başlangıçta herkes alışana kadar 15 km ile götürtüyorlar ama sonra 45 km hız bile yaptırıyorlar. İnanın hiçbir aktivite size yetmiyor ve tekrar tekrar yapmak istiyorsunuz. Bu deneyimin sonunda da ehliyetlerimizi aldık.
Son gün 09.00 itibariyle havaalanına gitmek için yola çıktık. Dönüş rüzgarı arkadan aldığımız için 3 saat 40 dak sürdü.
Gezi Notları , Türkiye , Avrupa ,
...... GEZİMİZ
Şehir ızgara sistemi dedikleri birbirini dik kesen bir kareden oluşuyor ve çok ufak.24 saat açık marketleri mevcut. Her ülkenin mutfağı hemen hemen var. Halkı İngilizceyi iyi konuşuyor. Eğer ufak gösteriyorsanız ve gittiğiniz restoran da alkol almak istiyorsanız muhakkak orijinal pasaportu görmek istiyor ki biz bu durumu kızımda yaşadık.
Genelde önceden rezervasyon yapmak daha garanti oluyor. Aynı gün
rezervasyon için bizzat telefon etmenizi istiyorlar. Tahmin edebileceğiniz gibi
en meşhur yemekleri somon türevleri ve geyik eti türevleri .Bir bardak şarap
dahil ~25.00 € /kişi diye düşünebilirsiniz. Roso ‘da pizza, Nili, Amarillo, Fransmanni
de yiyebilirsiniz. Her yerde internet sorunsuz olarak çekiyor. Geçim
kaynakları: Selüloz, balıkçılık ve teknoloji.
Rovaniemi de her çeşmeden su
içilebiliyor ama Helsinki de içilemiyor. Meşhur votkalarını da kar suyundan
yapıyorlarmış ve Ruslar bile bu votkalara hayranmış. Sokakta içki içmek
yasakmış.Yanınızda pasaport taşımanıza
gerek yokmuş çünkü oda anahtarınız pasaport yerine geçiyormuş. Doğalgaz ile
ısınıyorlar. Fakat odaların içi çok tatmin edici sıcak değil ısıya
dayanıklılığınıza göre üşüyebilirsiniz. Eğer sıcağı seviyorsanız gece için muhakkak
bir yorgan daha isteyin. Duşlardaki su ısısının da 45 dereceden fazla olduğunu
sanmam.
Önemli olan bir şey daha var :
telefonu I Phone olan herkes sık sık telefonlarının donup kapanma sorunu ile
karşılaştı.
18.30 civarı Scandic otele
yerleştik. Odamız ve nevresimler oldukça temizdi; pres ütü makinası, su
ısıtıcı, fön makinası mevcuttu.
Saat 20.00 ‘deki sıcaklık: -7 derece
Akşam kuzey ışıklarını yani
Aurora Borealis’i görmek için kısa bir otobüs yolculuğu yaptık. Kuzey
ışıklarını görmek bir şans işi ;bizim tarih olarak şansımız çok yüksek idi.
Havanın berrak ve bol yıldızlı olması gerekiyormuş. Ayrıca buradaki tüm
otellere 8 dakika öncesinden haber geliyormuş ve resepsiyon herkese telefon ile
ikaz yapıyormuş. Biz ışıkları beklerken bir kısmımız çadırda, bir kısmımız
da kulübede ateş başında uzun çatallara
sosislerimizi takıp pişirdik.
Sosisler geyik, tavuk ve de hindi etinden olmak
üzere üç çeşitti. Tavuk sosis oldukça kalın idi ve bunu ateşe çok
yaklaştırmadan pişirmek gerekiyormuş. Biz geyik etinden olan sosisi beğendik.
Ayrıca Berry Juice diye sıcak meyve suyu ikram ediyorlar ki bunu birçok kere değişik yerlerde ikram ettiler ve biz oldukça beğendik. Hatta marketten konsantresini bile aldık. Arzu eden oradan ekstra içki de alıp içebiliyordu. Çadırın biraz ilerisinde kuzey kutup çizgisini temsil eden bir tabela var. Bu tabelayı geçince sınırı geçmiş oluyorsunuz.
Biz net olmasa da kuzey
ışıklarını gördük. Profesyonel makinamız olmadığı için çok tatmin edici bir
çekim olmadı. Bu ışıklar güneşten gelen hidrojen ve oksijen atomlarının
dünyanın manyetosu ile birleşmesiyle oluşan renk tablosu.
Bunları görmek için
net bir saat yok ama havanın kesinlikle karanlık olması gerekiyor. Bu ışıklar
5-45 dakika arası sürüyormuş.
Kuzey ışıkları turu: 60.00 € /
kişi
04.02.2016 bugün 09.30 da buluştuk
sıcaklık: -5 derece
Bizi kıyafetlerimizi değiştirmek
için özel bir yere götürdüler.90 kişi aynı anda 30 dakikada üzerimizi
değiştirdik. Üzerimizdeki montu, ayakkabıyı, eldivenleri bıraktık onların
verdiği
Michelen reklamı gibi olan tulumları, içi keçeli ayakkabıları, içi polarlı deri eldivenleri, atkı ve berelerini taktık. Bunların her kullanımdan sonra buhar ile temizlendiğini söylediler. Zaten bunları giymezseniz özellikle snowmobilde gerçekten donarsınız. Kendi kıyafetlerimizi onların verdiği ve ismimizi yazdığımız büyük torbalara doldurduk. Ayakkabı için kendi numaranızı söylüyorsunuz onlar büyüğünü veriyor. Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim özellikle çocuklu iseniz bu giyinip soyunmalar epeyce yıpratıcı ama her şeye değiyor.
Geyik çiftliğine gittiğimizde
gerçekten manzara beni bir kere daha büyüledi. Yerel kıyafetli biri kız diğeri
erkek iki genç bizi karşıladı. Gene bir çadırda berry juıce ikram ederken bir
yandan da bilgi verdiler. Daha önceden de söylediğim gibi 180.000 insana karşı
200.000 geyik yaşıyormuş.
Çiftlik sahipleri şehirde kalıyormuş. Asla bir
çiftlik sahibine kaç geyiğin var diye sorulmazmış. Her çiftliğin belli bir
adette geyiği olurmuş azı veya fazlası yasakmış. Geyikleri haziran ayında
yakalıyorlarmış. Her çiftlik kendi işaretini koyuyormuş. Kimse başkasınınkini
almıyormuş eğer karışırsa bile iade ediliyormuş. Çiftlik işi de genelde kuşaktan
kuşağa geçiyormuş. Erkek geyikler boynuzlarını her sene döküyormuş. Güçlü ve
iri geyiklere yaşam şansı tanınıyormuş ki nesil kuvvetli çoğalsın. Bazı
geyiklerin boynuzlarının bir tanesi 4 kg geliyormuş. Dişi geyikler her yıl bir
doğum yapıyormuş ve yaklaşık 15 sene boyunca her yıl doğum oluyormuş. Ana erkil bir toplummuş. Geyikleri
sevmek için çömelip onların hizasına inmeniz gerekiyor.
Geyikleri kullanmak için kısa bir eğitim verdiler ama zaten kullanımı çok kolay. Tabi bunda da her şeyde olduğu gibi kurallara uymanız lazım. İki kişi kızağın içine oturuyorsun ve elini kolunu dışarı çıkarmaman lazım. İpi tutuyorsun ve önündekiyle kısa bir mesafe bırakarak gidiyorsun. Eğer geyik yolda yemek için durursa deh, çüş veya herhangi bir sesle sesleniyorsun zaten ilerliyor. Bu aktivitenin sonunda geyik sürme sertifikası aldık.
Öğlen yemeğini ahşap evlerinde
yedik.
Somon, patates, havuç ve tavuk karışımı bir çorba ikram ettiler. Ana
yemek olarak püre üstüne geyik eti ve aynı anda yenmesi gereken turşu ile reçel
verdiler.
Biz böyle pek beğenmedik ve sadece püreli eti yedik. Tatlı olarak da
berryli kek ikram ettiler.
Bu güzel deneyimden sonra Husky
Safari Turu için kısa bir yürüyüş yaptık. Tabi önce bunun da eğitimini aldık . Bu
eğitimler sırasında herkesin sessiz dinlemesi gerekiyor aksi takdirde ikaz
geliyor.
Husky turunda bir kişi kızağın içine oturuyor ve bu kişinin elini , kolunu
dışarı çıkarması gene yasak. Kızağı kullanan kişi ise ayaklarını iki yana açıp
kızağın paleti üzerine ayaklarını koyup elleriyle de ortadaki tahtayı tutuyor. Yavaşlamak
için iki palet arasındaki demir frene tek ayakla , durmak için ise iki ayakla
basıyorsunuz. Durunca kızakta oturan partnerinizi içinde bırakıp sakın gitmeyin
çünkü Huskyler hemen koşmaya hazır konumda yani görevli gelmeden o frenden ayağınızı ayırmayın. Bu tur 30 dakika, ağaçların
arasından geçerek oldukça keyifli bir tat almanızı sağlıyor. Bu tur esnasında
da gene belirli aralıklar bırakarak ve zaman zaman durup görevlilerin
denetimleri bitince devam ederek ilerleniyor.
Ren Geyiği&Husky Safari Turu
yemekli: 220 € / kişi
Akşam ise ilk günkü rötardan
dolayı gidemediğimiz Santa Claus Köyü’ne gittik. Gerçekten kendimi masaldaymışım
gibi hissettim.
Hava karardığı için her yer renk renk ışıklarla oldukça egzotik bir ortam. Noel Baba’nın evini ziyaret ettik.
Burada resim çekiyorlar (bizim
çekim yapmamız yasak).Çekilen resmin sayısına göre fiyatı 25-30 € değişiyor. Biz
ise CD olan şeklini istedik ve 40.00 € verdik. Bunun için üzerinde bir şifre
olan kağıt veriyorlar. Bunu bir ay
içinde şifreniz ile indirebiliyorsunuz. Biz eve gelince bunun ne kadar gereksiz
bir şey olduğunu gördük. Tavsiyem asla bizim gibi yanılmayın ne resim ne CD
alın.
Saat 17.00 ‘ de her yer kapanıyor
biz de acele ile postaneye gittik. 1.00
€ ‘ ya kartlar alabiliyorsunuz.
Sonra zarf ve pul alıp isterseniz, hemen teslim
kutusu olan sarı kutuya ya da bizim gibi 2017 teslim olan kırmızı kutuya
atıyorsunuz. Bunun maliyeti tek zarf için 4.70 €
Burada bir sürü dükkan var ama hepsi
çok pahalı.
Saat 17.00 ‘ de sıcaklık: - 13 derece
05.02.2016 09.00 ‘ daki sıcaklık: - 13 derece
Bizim turda İz TV ‘ den iki arkadaşta vardı. Yaptıkları bütün çekimler mart ayında yayınlanacakmış. Kemi, Rovaneime ‘den daha ufak Baltık Denizi ‘ ne kıyısı olan bir liman şehri. Baltık Denizi’ nin içinde demir olduğu için rengi kızıl kahveymiş. Kemi ’nin ,
Google için yazın çekilen resimlerini yüklüyorlarmış. Limana gelince birbirine çok yakın üç müze var. Müzelerden biri buz otelin yapımını gösteren resimlerin sergilendiği ve bu yıl ilk defa açılan bir müze.
Bu müzede temsili buzkıran gemisi ve dalgıç kıyafeti de var. Buzkıran gemisi için iki yıl öncesinden rezervasyon yapmak gerekiyormuş ve sadece 90 kişi alıyormuş. Fiyatı: 500 €. Bu yıl ocak ayında istenilen düzeyde deniz donmadığı için sefer ertelenmiş. Bu müzede tuvalet ücretsiz.
Hemen yanında Gemstone ( mücevher müzesi) var. İçinde bölgeden çıkarılan değerli taşlarla yapılan takılar ve taş çeşitleri var. İki katlı şirin bir müze.
Son olarak da Snow Castle (Kar Otel) ‘ i büyük bir zevkle geziyorsunuz. Bu otel 1996 yılından beri her yıl tekrar yapılıyormuş. Yapımı yaklaşık üç ay sürüyormuş ve 20 ocakta tamamlanıyormuş. İçinde standart odaların olduğu bir bölüm var. Bu odalara ancak eğilerek girebiliyorsunuz buzdan yatak dışında hiçbir şey yok ve çok ufak. Bir de konseptli odaların olduğu bölüm var ki burada odalar geniş , eğilmenize gerek yok ve gene buzdan yatak var.
Buralarda özel tulumlar içinde kalıyorsunuz. Eşyalarınız ayrı bir yerde ve cep telefonunuzu istiyorsanız içinize sokmanız gerekiyormuş.
En önemli sorun da gece tuvaletiniz gelirse tuvalet dışarıda ve epey uzakta. Bu odalar toplantı salonu gibi bir bölgeye açılıyor.
Bu yıl otelin içinde çocukların kayması için özel bir bölüm yapmışlar. Tahmin ettiğiniz gibi bu otelde kalmak oldukça pahalı.
Snow Castle ve Gemstone Müze turu: 60. 00 € / kişi
Otelden çıkınca buz tutmuş Baltık Denizi ‘ nin üzerinde yürüdük.
Gezinin gene en zevkli turlarından biri daha olan Snowmobil turu. Biz bu turu gece yaptık ve iyi ki öyle olmuş ortam son derece güzeldi. Yaşınız kaç olursa olsun katılabilirsiniz ve inanamayacağınız kadar zevkli. Her zaman ki gibi uzun bir eğitim aldık ama üzerine binince 45 saniyede olayı çözüyorsunuz. Zaten son derece güvenli gazdan elinizi çekince araç duruyor . Belinize bağlı anahtar çıkarsa gene araç duruyor. Bunu kullanabilmek için gün içinde asla içki içmemiş ,hamile olmamanız, epilepsi hastası olmamanız,ehliyetinizin olması vb. kuralları var ki bunlar doğru kurallar. Araca iki kişi biniyor ama öndeki kullanıyor. Tek sıra halinde önünüzdeki ile belli bir mesafe ile gidiyorsunuz. Donmuş gölde ve ağaçların arasında bir saatlik müthiş bir yolculuk yapıyorsunuz. Dönüş yolunda gene sıcak berry ikram ediyorlar. Çocuklar ise önden giden rehberin arkasındaki kızakta battaniye içinde seyahat ediyorlar. Bu gezide muhakkak çok sıkı giyinmek gerekiyor kendi polar maskeniz kaskın içinde sizi terletiyormuş o yüzden onlar pamuklusunu veriyorlar. Yolun bozukluğuna göre zıplamanız artıyor. Başlangıçta herkes alışana kadar 15 km ile götürtüyorlar ama sonra 45 km hız bile yaptırıyorlar. İnanın hiçbir aktivite size yetmiyor ve tekrar tekrar yapmak istiyorsunuz. Bu deneyimin sonunda da ehliyetlerimizi aldık.
Son gün 09.00 itibariyle havaalanına gitmek için yola çıktık. Dönüş rüzgarı arkadan aldığımız için 3 saat 40 dak sürdü.
Bana göre son gün kalkış saatimiz biraz daha geç olabilir ve
İstanbul trafiğine de bizi sokmamış olabilirlerdi. Fin Hamamına
götürebilirlerdi. Fin Hamamları eskisi gibi değilmiş bizim saunalarımıza
benziyormuş. Kadın ve erkek aynı yerde serbest kıyafet giriyorlarmış. Bizim
otelin hamamı olmasına rağmen girmeye fırsat bulamadık ???
Bana göre bu gezinin tek dezavantaj yanı giyinip soyunmak ve
tuvalete girmek. Tabi anne olduğunuz için de çocukların giyinmesini ve
eşyalarını takip etmeniz gerekiyor. Ne olursa olsun ÇOK GÜZEL ve herkese kesinlikle
tavsiye ederim hele ki çocuklar için müthiş.
Ben, sıcağı çok sevmediğim için,
içimde sürekli bir angora kazak ve kar montu (veya onların montu ) , altımda ise
termal pantolon ile gezdim, ayağımda da biri termal iki çift çorap vardı. Kendi
ayakkabım ile değil ama onların ayakkabısı ile ayağım biraz üşüdü. Çocuklarımı
ise termal alt üst, kazak ve pantolon üstüne
Finlandiya için alınmış geçirgenliği az olan kayak kıyafeti ile gezdirdim. Özel
gezilerde de kıyafetlerin bazılarını çıkartıp onlarınkini giydirdim.
Pasaport kontrolünden geçmeden
önce almak istediğiniz herhangi bir şey varsa oradaki tek mağazadan alın ama
unutmayın ki bu mağaza oldukça pahalı şöyle ki : ahşaptan yapılmış kepçe, kaşık
, bardak vb gibi amaçlar için kullandıkları onların meşhur yerel bardaklarının
bizim otelimizin yanındaki dükkanda en büyük boyunun satış fiyatı 46.00 € iken
burada 72.00 € idi.
Pasaporttan geçtikten sonra
freeshop diye ciddi bir hayal kırıklığına uğruyorsunuz tek bir dükkan ve çok
sınırlı şeyler var aynı zamanda olanların adedi de sınırlı. Biz freeshoptan
meşhur kar suyu votkalarından aldık. Markası Finlandiya 50 cl 11.00 €, 1000 cl 23.00 €. Aynısı ( 1000 cl ‘si )bizim
freeshopda 17.00 € idi. Lapponia markalı meyveli likörlerden 11.00 € ‘ ya aldık
, onlar burada yoktu.
Lapland sadece Finlandiya da
değil İsveç ve Norveç’ te de var. Arctic Circle
üzerinde yer alan bölgelere Lapland deniyor. Anlamı ise 21 Aralık’ta
24 saat gece ve 21 haziranda 24 saat
gündüz olması demek.
Buraya turla gittiğim için
mutluyum çünkü bu organizasyonlar kalabalıkla daha zevkli idi.
Bu tura erken rezervasyon
yaptırdığım için 849 .00 € / kişi –
çocuk için 649.00 € ödedim. Biz odada üç kişi olduğumuz için çocuk indirimi aldık.
Hepinizin tatilinin bizimki gibi
zevkli ve güzel geçmesi dileğiyle…