menu

27 Eylül 2016 Salı

Bangkok

09.09.2016 gününün ilk saatleri olan 01.35’de uçağımız Bangkok’a gitmek üzere yola çıktık.










Uçakta iken doldurmanız için formlar veriyorlar. Bu formlar çok önemli pasaporttan geçerken bir parçasını alıyorlar diğer parçayı sakın kaybetmeyin ülkeden çıkarken onu kaybetmiş olursanız çok ciddi sıkıntılar yaşıyormuşsunuz.






                                


                                                                                                           Bangkok, melekler şehri demek. Havaalanında yerel rehberimiz bizi çok güzel kokan Taylandlıların geleneksel çiçekleriyle karşıladı. 














İlk durağımız olan Sea Food ‘a giderken rehberimiz bize Tayland hakkında bilgi vermeye başladı. Tayland’ın 67 milyon, Bangkok’un ise 12 milyon nüfusu var. Yollar ters işliyor dolayısıyla direksiyonlar sağda kalıyor. Pazartesi ve Cuma günleri şehrin trafiği çok kalabalık oluyor sebebi ise halkın gezmeye gitmesi. Türkiye ile arasında 4 saat var. Daha doğuda olduğu için bizden 4 saat ilerideler.
Her hesapta %10 garsoniye + % 7 vergi ilavesi var. Tayland da tax free sadece elektronik ürünlerde var ve ülkeyi terketmeden yani Singapure ‘a gitmeden halletmek gerekiyor.
Eğer  7 günlük telefon ve sınırsız internet hattı almak isterseniz 300 baht. Yerel bir içkileri yok. Alkol sadece 17.00-24.00 arasında satılıyor. Akşam 18.30 civarında hava kararıyor. Etraftaki göletlerin hepsi kalay madenlerinin çukurlarıymış. Her yer bina olduğu için yeni yapılan binaların balkonlarına çiçek ekme zorunluluğu gelmiş. 28 m² evler 70.000 $, 1+1 evler 100.000 $. 
Biz Ramada Otel’de kaldık ve otelimiz tek nehirleri olan Chao Praya Nehri’ne bakıyordu. Nehirde balık tutmak kesinlikle yasak. Beni çok şaşırtan şey nehrin üzerinde sürekli yeşillikler akıp gidiyordu. Bu yüzenlerin orkide yaprakları olduğunu öğrendim. Hatta bunları temizlemek için nehirde özel aletler mevcuttu.


































Tayland 10.yy.’dan beri var olan bir ülke konumunda ,kara yoluyla da Malezya ve Singapur’a bağlanabiliyor.  Özellikle Güney Tayland çok yeşil bir bölge. Bayraklarındaki kırmızı, halkı; beyazlar, dini ve ortadaki mavi ise monarşiyi yani kralı ifade eder. Mavi bayrak, turizmi; sarı bayrak ise kralı destekleyenleri ifade eder. Burada babalar günü ,kralın doğum günü olan 5 aralık; anneler günü ise kraliçenin doğum günü olan 12 ağustostur. Bu ülkede kral ve kraliçe haricinde sokaklarda hiç kimsenin resmi olamaz.



Vasıfsız elemanlar 300 baht/gün, lise mezunu 500 baht/gün, üniversite mezunları 350 $ alıyor. Genelde overtime yani fazla mesai ile geçimlerine destek çıkıyorlar. Endüstride  özellikle otomotivde çok gelişmişler. Toyoto en ekonomik arabaları. Arabalarda LPG kullanıyorlar. Sarı plakalı araçlar toplu taşıma için, kırmızı plakalı araçlar ise geçiciliği belirtiyor. Taksilerin üzeri sarı-yeşil olanlarını sahipleri işletiyor,pembe veya mavi olanlar ise kiraya verilmiş anlamına geliyor. Kalabalık gruplar için en uygun araç minivanlardır.








 Genelde günlük yaşıyorlar yani dün ve yarın onlar için hiç önemli değil.
46 sessiz,17 sesli harfleri var. Soldan sağa yazılır ve noktalama işaretleri yoktur. ‘krap’ teşekkür etmektir. Ellerini çenesinin altında selamlarsa kendinden küçük, çenesinde selamlarsa yaşıt, burun hizasında selamlarsa selamladığı kişi büyük biridir. ‘Hiw kay mai? ‘ ;mai, may diye okunur ve eğer sonda kullanılıyorsa soru eki konumundadır.
 Günde az az beş öğün yerler. Damak tatları çok değişik, mangoyu bile acı sosla yiyiyorlar. Beş çeşit muzları var ama en makbul olan ise parmak muz. Her yerde Seven Eleven marketleri var ve fiyatlar çok uygun. Orchard Caddesi’nde bütün ünlü markalar mevcut.
Sinemaya gidince önce kralın marşı çalıyormuş ve ayağı kalkmak zorunluymuş.



 Manklar, dini adamlardır. Sabah erken kalkıp halktan bir şeyler toplayıp bunları evsizlere  veya hayvanlara dağıtırlar. Saçlarını kazıtırlar, turuncu rengi kıyafet giyerler ki bu renk ağaçta solmuş bir yaprağı ifade eder. Solmuş yaprak ağaçta iken nasıl düşmüyorsa bunlarında dinden kopmayacağını belirtirmiş. Saçlarını kazıtırlarmış, asla evlenmezlermiş ve taşıt kullanmazlarmış.



Sea Food market ucuz bir yer değil. Bu restaurantın sloganı ‘ if it swims we have it ‘ yani yüzüyorsa bizde vardır.








 Önce gezip istediğiniz ürünleri seçiyorsunuz ve kasaya gidip bunların ödemesini yapıyorsunuz. Masanıza oturunca garson gelip aldıklarınızın nasıl sunulmasını istediğinizi size soruyor ve bir müddet sonra sunum yapıyor. 



Ortam çok güzel, özellikle tuvaletleri oldukça büyük hatta içinde oturma grubu var. Yemek bitince bu sefer de pişirme parası ödüyorsunuz. Bu da yaklaşık aldıklarınıza yakın tutuyor. Her sunum içinde yeşillik geliyor ve masada zeytinyağ var dolayısıyla tekrar yeşillik alıp bunlar için ekstra para ödemeyin. Izgara istiyorsanız gril, un ile pişmesini istiyorsanız powder, balığın içini açtırmak istiyorsanız open demek yetiyor. İngilizceyi en basit şekliyle kullanıyorlar.












                                                                                                                                                        

                                      
                                                1 baht=10-12 tl arasında değişiyor.
Patpong gece pazarı , Çin stili ve Tayland stili alışveriş yapabileceğiniz daha çok taklit ürünlerin satıldığı bir yer. Muhakkak çok iyi pazarlık yapın hatta onların dediğinin  1/4 veya 1/5 ile istediğiniz ürünü alabilirsiniz. Bir fiyat söylüyorlar siz hayır deyince hemen hesap makinasını uzatıyorlar.







Yolların kenarında çamurlu tarlalar göreceksiniz. Bu tarlalar ,tuz tarlaları. Bunları deniz suyu ile besliyorlar. Tuzu alınca altındaki çamurla çamur banyoları yapıyorlar.




Siam İkizleri’nin doğduğu Samut Songkram Kasabası’nda Hindistan cevizi çiftliğini  gezdik. Hindistan cevizinden neler yapıldığını gördük. Aynı zamanda Hindistan cevizini kavurup değişik bir tat elde ediyorlar. Hindistan cevizi o kadar bol ki sokaklarda sadece suyunu içip etini atıyorlar. Bu etli kabuklar toplanıp fillere veriliyormuş. Aynı zamanda Hindistan cevizinin etinden sandviç bile yapıyorlar. 

































                                 Bu çiftlikdeki orkide bahçelerini de gezdik.



















Beni en çok etkileyen şey Tay stili teknelerle yüzen çarşıya gitmek oldu. Bu teknelerle yaklaşık yarım saat egzotik bir yolculuk yapıp son derece güzel görüntüler görüyorsunuz. Nehrin üzerindeki kanolardan alışveriş yapma şansınız var.









































 Yüzen  Çarşı öğlen kapanıyor. Kanolardan gene meyve de alabilirsiniz. Rambutan, kırmızı dikenli bir meyve; mangut, içi sarımsak gibi ve en büyük dişin içinde bir çekirdek var onu yemeyin; pomelo, greyfuta benziyor kabuğu yeşil; durian, dışı çok sert ve kafa bile yaracak düzeyde dikenleri var, üstelik sarımsak gibi kokuyor. Bunun AVM ‘lere sokulması yasak. Durianın her şeyini yapmışlar, biz dondurmasını yedik ve hiç beğenmedik. Bir top dondurma 80 baht. Çikolatalı ve brownlili dondurma oldukça güzeldi.





























Gittiğimiz yılan çiftliğinde Kobra ve Piton yılanları hakkında bilgi alıp ilginç şovlarını izledik. Kobra yılanı zehirini salınca 20 ' içinde panzehiri verilmeliymiş. Bebek piton yılanını ise 3 kişi ancak zor tutuyormuş.

























































Ağaç oyma atölyesini gezdik. Burada gül ve tik ağaçlarının usta ellerde nasıl güzel şekil aldığını gördük. Bizi en etkileyen parça ise tek gövde üzerinde üç ustanın 6 ayda tamamladığı eser oldu.
















Akşamları nehrin kenarı oldukça hareketli. Biz akşam yemeğimizi Happy Fish de yedik ve hep balık üzerine seçim yaptık. ~600 baht/kişi verdik.











Biz Ramada Otel’de kaldık, yerimiz merkezi sayılırdı. Otele yakın ASIATIQUE diye açık bir AVM’ye çok yakındık. AVM içinde her şey mevcut.





Dünyaca ünlü 46 m uzunluğu ve 15 m yüksekliğiyle yatan buda,Kraliyet Tapınağı  Wat PHO, oturan buda, stupaları ( mezar taşları ) ve 5.5 ton ağırlığında altın buda heykeli WAT TRAİMİT Tapınağını gezdik. Yatan buda, nirvanaya ulaşmasının 4. Evresi oluyor. Sidetha, 30 yaşında saraydan çıkıp etrafı tanımaya karar veriyor ve 86 yaşında geri dönüyor.






















                                                          Oturan Buda saf altından yapılmış.




Budizm dininde vücudu yakınca külleri ağaçların oraya döküyorlar. Sadece önemli kişilerin küllerini binaların temeline döküyorlar. Tapınaklarda kuş figürleri varsa tay Budist tapınağı, ejderha figürü varsa çinli Budist tapınağıdır.
Gölge Tapınağı, ilk beş kralı ifade ediyor. Kutsal üçgeni oluşturuyor. Tapınaklarda muhakkak omuz ve bacakların kapalı olması gerekiyor. Yanınızda kıyafet yoksa oradan 20 bahta kiralıyorsunuz. İçeri girerken ayakkabılarınızı çıkartıyorsunuz.





















 Nehirde oldukça güzel bir tekne turu da yaptık. Etrafın manzaraları oldukça ilginçti.






 Soldaki bina kralın da uzun süre tadavi gördüğü hastaneleri.








Tekne gezimiz sırasında kıyıya yanaşıp üçgeni tamamlayan diğer tapınağa tadilat sebebiyle  sadece bakabiliyoruz.






















 Tapınaklarda adakları gerçekleşenlerin getirdiği hediyelerin üzerinde sarı çiçekler var. Bu sarı çiçekleri birçok yerde görmek mümkün. Budanın doğumu ormanda olmuş ve o sırada sarı çiçekler varmış. O yüzden sarıyı kutsal gibi görüyorlar.
Fillerin mutluluk ve zenginlik getirdiğine inanıyorlar.
Yollarda gezerken bütün kabloların dışarda olduğunu ,hatta bazı kabloların tehlike saçtığını görmek beni çok şaşırttı.



Havaalanı yolu üzerindeki mücevher fabrikasını gezip bölgeden çıkan safir, yakut gibi değerli taşların nasıl işlendiğini ve mücevher haline getirildiğini görme şansınız var. Önce size güzel bir projeksiyon sunumu yapıyorlar sonrada bazı özel ürünleri gösterip satış mağazasına yönlendiriyorlar.




























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder