menu

Mercat de la Boqueria etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mercat de la Boqueria etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Kasım 2015 Pazartesi

BARCELONA GEZİMİZ


Biz Barcelona’ya tur ile gittik fakat turun hiçbir gezisine katılmadık ve her yeri kendimiz gezdik. Bazı yerlerde de turdaki arkadaşlarla karşılaştık; onlar bizi görünce çok şaşırdılar, çünkü biz hem onların tur ile gezdiği yerleri gezdik, ekstradan bir sürü yere de gittik. Üstelik tura katılanlar tur otobüsü ile gezerken biz ailecek her türlü toplu taşıma aracını kullandık ve gezimizden çok keyif aldık. Eğer bizim gibi tur ile giderseniz vize işlemlerinizi kendiniz halledin çünkü vize ücretinin yaklaşık %50si oranında işlem parası alıyor tur şirketleri. Zaten vize için gerekli tüm evrakları toplamak sizin sorumluluğunuzda, sadece randevuyu alan tur şirketi oluyor, sırf bu yüzden o farkı ödemek zorunda kaldığımıza biz çok üzüldük.
Barcelona bizim cennet İstanbul’umuz gibi deniz kenarına kurulmuş bir şehir. 

En ünlü caddeleri “La Rambla”. Bu cadde “Port Vell” ile “Plaça de Catalunya” arasında yer alıyor, emin olun her gün bu caddeyi gece veya gündüz ziyaret edeceksiniz. Caddenin hemen yukarı ucunda bir çeşme var, bu çeşmeden su içenlerin tekrar Barcelona’ya geleceklerine inanılıyor. Suyun tadı bizim damak tadımıza pek uygun olmasa da tabii ki biz de bu sudan içtik. Caddenin sağından aşağıya doğru inerken “Flamenko Şov” göreceksiniz. Eğer Barcelona’da şova gidecekseniz ben size yazının devamında başka bir yer önereceğim. Sağdan yürümeye devam edince “Mercat de la Boqueria” adında her çeşit tropikal meyvelerin sularının ve çok çeşitli deniz mahsullerinin satıldığı bir hale (pazara) giriyorsunuz.

Tropikal meyve sularının fiyatı 1.00 – 1.50 € arasında ve herkese tatmasını öneriyorum. “Tapas” adını verdikleri, bize göre kanepeye benzeyen, değişik deniz ürünlerini içeren yiyecekleri 2.00 – 5.00 € arasında alabilirsiniz. Biz kızım ile birçoğunun tadına baktık, çok methettikleri domatesli tapas’larının şahsen ben pek beğenmedim. Yolun yine sağında Carrefoursa var. Biz onların meşhur zeytinyağlarını ve balık konservelerini buradan aldık. Aynı zamanda su fiyatları dışarıda en ucuz 1.00 € dan başlarken, Carrefour’da 1 litre suyu 0.80 € ya bulabiliyorsunuz.

Barcelona’da alacağınız 3 günlük limitsiz ulaşım bileti (ki bu bilet 20.50€ ve hemen hemen her metro girişinde yer alan elektronik makinalardan alınıyor) size hem maddi açıdan hem de hızlı ulaşım açısından çok faydalı olacak. Bu bilet her ne kadar sınırsız olsa bile her kişi ayrı bilet almak zorunda, yani tek bir biletle aynı turnikeden art arda geçiş yapamıyorsunuz. Bilet alırken bir de metro haritası alabilirsiniz. Bu harita diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi hem kolaylık sağlayacak hem de anlaşılması çok kolay, hatta ben 11 yaşındaki oğluma bile harita okumayı böylece öğretiyorum. (Ayrıca AppStore’da Barcelona metro diye arattığınız zaman bulacağınız uygulama da tüm metro hatlarını gösteriyor ve internet olmasa bile rota verdiğiniz zaman size aktarmalar dahil yol gösteriyor.)

“La Rambla” caddesinden denize doğru yürüyünce “Colombus Heykeli”ni görüyorsunuz. Bu heykel 1942’de Colomb’un Amerika’dan Barcelona’ya dönüşünde onu karşılamak için yapılmış. Sahilde güzel bir marina var ve ilk AVM’ler de bu bölgedeymiş.
“Colombus Heykeli”nden 1.5km kuzeye doğru gidince “Picasso Müzesi”ni göreceksiniz. Picasso’nun eşi tarafından açılan bir müze ama içeride asıl ünlü resimleri bulunmuyor. Biz dışarıda yaklaşık 20dk sıra bekledikten sonra 1 saatlik süre içinde gezip çıkarsan ücret ödenmeyen biletlerden alıp alt katı gezdik. Fakat burada sadece hediye mağazası var ve çok da çekici değildi. “Picasso Müzesi”nden 400m yukarıda “Museu de la Xocolota” yani Çikolata Müzesi var. Burayı gezmeyi oğlum için istemiştim ancak kapalıydı. Ama bizim İstanbul’umuzda da Pelit Pastanelerinin Esenyurt fabrikasında Pazar günleri gezilebilen muhteşem bir çikolata müzesi var. Burada da doğru hatırlıyorsam yirminin üzerinde mimar-mühendis ve bizzat pastane sahibi el emeği göz nurunu döküyor. Eğer bu müzeye gelirseniz en üst kata çıkartmalarını da rica edin, akustiği ve tavandaki muhteşem resimleriyle harikulade büyük bir toplantı masasıyla karşılaşacaksınız. Emin olun sıradan bir yer değil müze iki katlıdır ve iki katı da gezmenizi tavsiye ederim.

Barcelona’ya geri dönecek olursak: “La Ramble”nin sonunda “Denizcilik Müzesi” ve “L’Aquarium” (akvaryum) var. 450 türden 11000 canlı çeşidi bulunduruyor. Avrupa’nın en büyük akvaryumlarından biri ve girişi 20.00€, aile paketi 72.00€ (09.00-21.00). Biz daha önce benzerlerini gezdiğimiz için girmedik. Tarihe merakı olanlar için “Tarih Müzesi” de burada. “Port Vell” ise bir zamanlar tren yolu depoları ve ambar imiş.
“Plaça d’Espanya”, bu meydanda İspanya’nın üç büyük nehrini temsil eden anıt var. İsteyenler “Museu Nacional d’Art de Catalunya” ve “Barcelona Katedrali”ni gezebilir.


Bence “Endülüs Arenası” da görülmeye değer. Bizim gezmediğimiz ama Unesco’nun koruma altına aldığı “Hospital de la Santa Pau” da gezilebilir.
Barcelona’ya Gaudi’nin şehri diyorlar. Gezdikçe bütün önemli eserlerin ona ait olduğunu göreceksiniz. Bunlardan biri de “La Sagrada Familia Bazilikası”. Bazilika toplanma yeri, kilise demekmiş. 1882’de Gaudi yapmaya başlamış ve 1926 da ölünce günümüze dek yarım kalmış. Özellikle tamamlanmadığı da söyleniyor. Bazilika’ya bakarken yanınızda bir dürbün olursa üzerindeki figürleri daha güzel inceleme şansınız olur. Figürlerin hikayelerini rehber tek tek anlatmıştı ama şu an hiçbirini hatırlamıyorum. Giriş:14.00 €, kuleler dahil:19.00 €











“Casa Mila”; Gaudi (1906-1970) politikacı 
Mila ve ailesi için yapmış.
Sekiz katlı bir bina. İlk katta halen Mila Ailesi oturuyor. Bodrumu ise otopark. Diğer katlar müze ve girişi 19.00 €. Bu binanın en büyük özelliği köşede yer almasına rağmen binanın hiçbir yeri köşeli değil.

Bu caddede taştan yapılmış banklar var.Bu bankların en önemli özelliği kışın altlarına ateş konulunca üzerine oturan insanlar
ısınabiliyor.
                            

“Casa Batllo”; bunu da başka bir zengin aile için yapmış. Yorumlar her iki binanın içinin bir özelliği olmadığı şeklinde olduğu için biz gezmedik.

“Park Güell”; tur burası ve de “Sitgez” gezisi için tur firması 65.00 € istiyordu. 


“Plaçe d’Catalonia”dan 24 no’lu otobüs ile 40dk sonra son durakta inip gidebilirsiniz. Gaudi tarafından yapılmış ve 1923’de halka açılmış. 7.00 € girişi var. 08.00-21.30 saatlerinde açık. İçeride Gaudi’nin evi var. Evin girişi 6.00 € ama biz girmedik. Biz kuzey girişinden girdik ve müthiş yeşilliklerden ve Gaudi’nin özel tasarımlı bahçelerinden geçip evini dışarıdan gördük. Güney kapısından çıktık, kapı müthiş ihtişamlıydı.

Perşembe-Pazar arasında bir gecenizi “Font Magica Montjuic Medanı”na ayırırsanız 21.00-22.30 arasındaki su ve ışık gösterisini izleyebilirsiniz. Burası “Plaça d’espanya Meydanı”na çok yakın.








“Noucamp Stadyumu” (Yeni Stad), 100.000 kişilik Avrupa’nın en büyük, Dünyanın ise 11. En büyük stadyumu. Tramway ile “Avinquada de Xile”de inince önü oluyor. 11.00-16.00 arası geziliyor 23.00 €/kişi. Oğlumun şansına Barcelona-Malaga maçını burada canlı izledi.

Tur firması Denize girmek için  “Sitges”e götürüyordu. Burası Barcelona’dan 38 km uzakta bir yer. En önemli özelliği ise Gaylerin bol olduğu bir yer.İsterseniz “Renfe” (tren) ile 30 dk veya “Catalanya”dan taksi ile 60 € ya gidebilirsiniz.(Renfe saatleri: www.renfe.com’dan öğrenebilirsiniz.)Biz denize girmek için “Barceloneta Plajı”na gittik.
Şemsiye ve şezlong kiralayabiliyorsunuz. Plajı kum fakat denizi çok minik çakıllı ve dalgalarıyla bol bol eğlenme şansınız var. Denizde kimse açılmıyor. Sahilde halka açık tuvaletler var üzerinizi burada değiştirebiliyorsunuz. Bay-bayan ayırımı yok. O kadar kalabalık olmasına rağmen tuvaletler temizdi.



Turumuz 60 € karşılığında “Andora”ya yani Barcelona’nın 180 km uzağında Kuzey Fransa ve İspanya sınırında Pirene Dağları’nın zirvesinde bulunan küçük bir prensliğe götürdü. Kış için güzel kayak merkezleri mevcut. Vergi sistemi olmadığı için alışveriş etmek isteyenler git-gel 7 saat bu yola katlanıp 2 saat içinde istediklerini aldılar. Biz İspanya’ya gezmeye geldiğimiz için alışverişe ayrılmış bu güne gitmedik kayıp bir gün diye nitelendirdik. Ülke 485 km’lik bir alana sahip. 60.000 kişi nüfusu var. Katalanca konuşuluyor. Bir yılda sadece 4 gün tatil yapıyorlar. Suç oranı sıfır. Yıllık gelirleri 46.000$.

Tur oradan dönüşte de “Montserrat”a yani bir hac merkezine götürüyordu.
Biz ise şehrin içinde “Tibidabo”ya gitmeyi tercih ettik.  Catalonia’dan S1-2 trene binip “Peu del Fenicular”da inince ister fünikülere  isterseniz aynı yerden kalkan 111 no’lu otobüs ile tepeye çıkabilirsiniz. “Collserola” bölgesinde 512m yüksekte bulunan ve içinde “Porc d’Atraccions” adında bir lunapark var.                                          

Bana göre en güzel yanı tabiata hiçbir zarar vermeden yeşillikler içinde hem manzara seyredip hem de adrenalin dolu anlar yaşayabiliyorsunuz. Giriş biletleri yaklaşık 12.00 € ve bu biletle giriş kategorisindeki istediğiniz 2 adet aletden yararlanabiliyorsunuz. Daha fazlasına binmek için ekstra bilet almanız gerekiyor.
“Torre de Colserola” adında 288m uzunluğundaki iletişim kulesi de bu bölgede ve camlı asansörle çıkış mümkün.

Ayrıca turların götürmediği harikulade bir yer olan “Mont Juic Kalesi” 1640’da Baurban Hanedanı için yıldız şeklinde inşa edilmiş. Kalenin her tarafından Barcelona’yı ve denizi seyretmek mümkün. Ulaşım için (Plaça d’Espanyol) için
-   Teleferik ile tek yön 7.00€, gidiş dönüş 9.80€
     -    2 veya 3 nolu metro ile Parel-lel durağında iniliyor
     -   Otobüs ile 13-23-150 gidilebiliyor.
Bu güzel kaleyi gezdikten sonra “Mont Juic Köyü”ne gidebilirsiniz. Burada şehirdeki 17 özerk cumhuriyetin yaşadığı ev tipleri sergileniyor. Evlerin hepsi birbirinden güzel ve üstlerinde hangi dönem ve bölgeye ait olduğunu anlatan yazılar da var, hangisinin resmini çekeceğinizi şaşırıyorsunuz. Aynı zamanda içlerinde hem tadım yapma hem de alışveriş etme şansınız da var.


Size “Flamenko Şov” için önereceğim yer de burada (TABLAO DE CARMEN). Biz gitmeden önce biletlerimizi internet aracılığıyla aldığımız için yer bulmakta sıkıntı çekmedik. Rezervasyonlu olduğumuz için de normalde köyü gezmek için bilet alıp para ödemek gerekirken, biz rezervasyonumuzu gösterip ücretsiz giriş yapabildik. Şovu “Tableo de Carmen” de seyrettik. Seans saatleri 19.00 -20.00 ve 21.30-22.30. İsterseniz “Sangria” 
içip 41.00€ veya Tapaslar eşliğinde sangrialı mönüye 52.00€ ödeyebilirsiniz. Biz 2. mönüyü tercih ettik ve çok memnun kaldık.

Ebru’dan tavsiyeler:
·         İspanyaya gelmişken “sangria”, “limonçello”, “Cava” şarabı, “gaspachio” çorbası, “paella”,     “tortilla” (patatesli omlet), “churro” tatlısı yemeden içmeden gitmek olmaz.
·         Özellikle paranıza sahip çıkmanız lazım, hırsızlık hat safhada.
·         Yanınızda pasaport taşımanıza gerek yok, polisin size pasaport sormak gibi bir hakkı            yokmuş. İlk sayfaların fotokopisini taşımanız yeterli.
·          Alacağınız ulaşım biletlerini asla kıvırmadan, yırtmadan saklayın ve yolculuğun sonuna         (hatta çok günlük biletse günü bitene kadar) asla atmayın. Görevliler tüm Avrupa’da olduğu
       gibi herhangi bir anda gelip biletinizi denetleme hakkına sahip ve cezası da 100.00€ .
·         Restorana gittiğinizde hesabı siparişinizi verirken isteyin, çünkü hesap çok geç geliyor.
·         Dondurmalar top başına 2.50-3.50 € civarında ama bana pek hitap etmedi.
·         Güneş bizim gittiğimiz aylarda geç battığı için biz geç saatlere kadar rahat rahat günü           değerlendirme şansı bulduk.   
        
       Bir başka gezi yazımda buluşmak üzere.